27 Mayıs 2010 Perşembe

Telefon Alma Durumu XD

Taaaaaa sene başından beri "Telefon alcam alcam.!" diyodum. Tam telefonum bozuldu dedim "Hadi gidip alim bari lazım olucak." Bu zamana kadar neden gidip almadığımı daha iyi anlıyorum. Ve bu zamana kadar neden ertelediğimi çok çok iyi anlıyorum. XD Ya bi gittik. Gez gez gez oraya gidiyoz soruyoz buraya gidiyoz soruyoz yukarı çıkıyoz aşağı iniyoruz.
İçimden "Bu telefonu ben artık evlenene kadar kullanırım." diyorum bir yandan da XD
Gına geldi iyice tam -ay yeter almıyalım sonra bakarız dicektim ki -sonunda aldık. Oh bee dedim içimden sonunda XD telefonum diyerekten bağrıma bastım XD
Abim ile erkenden eve gitmek için otobüse bindik. Abimde benle birlikte gelmişti. Neyse otobüste sohbet ediyoruz. İkimizde ayaktayız. Taaa 4 5 durak önce inmişiz. Ben her halde bizim evin oradan geçmiyo ondan indik diye düşünüyorum. Çünkü binerken bakmadım nereye gideceğini nerden bilim bizim hıyarın böyle bişi yapacağını... Yolda yürüyorum. Bir yandan da terledim bir yandan susadım. ( Elifle lunaparka gidip parasızlıktan marketteki adama 15 kuruşa su teklif etmemiz geldi aklıma. ) Öyle bi şekilde susadım ki XD yanlarda büfe olsa gidip alıcam. XD
İlerliyoruz. Birazdan yanımızdan bir otobüs geçti. Abim dediki
-Aaaaa bak bizim bindiğimiz otobüs.
olduğum yerde durdum yürümeyi kestim
-Nasıl yani otobüs buradan geçiyor muydu?
Abim gülerek
-Evet bilmiyor muydun?
Ben ellerimi açtım bir yandan da bağırıyorum
-Eeee niye indirdin o zaman bizi...>..<
Kahkaha atmaya başladı. Fıtık oldum orda ben gebermişim bide boşu boşuna o kadar durak yürüdüm. Ondaki cevap ise bu...
-Napim ayağım ayakta durmaktan feci uyuştu böyle rahat rahat açıldı. XD
Yaaa işte böyle vakalarla karşılaşıyorum. Eve geldiğimde o yorgunluğun acısı benden feci bir şekilde çıkmıştı zaten ah abi ah XD

7 Mayıs 2010 Cuma

Cennetimden Bakarken filmini izledim gerçekten beni acayip etkiledi. Yoksa buraya niye yazım değil mi?
Herkesin kendine ait özel bir yaşamı vardır. Hiç kimse bilmese bile o kişi için yaşadığı hayat gerçekten özel dakikalarla doludur. Filmde bunu daha iyi anladım. Hayatımız ne derece uzun ki, gerçekten onu doya doya yaşıyor muyuz.? Açıkcası bu sorulara cevap vermek bu filmde olanaksız.

Susie Somon 6 Aralık 1973 yılında 14 yaşında öldürüldü. Doğum günüde verilen fotoğraf makinesini ve kardeşlerini çok seviyordu. Vahşi hayvanların fotoğraflarını çekmeyi çok istiyordu. Gerçek hayali büyüyünce bunu yapmaktı. Fakat fazla uzun yaşayamadı. Komşusu olan Harvey onu küçük oyun bahçesine çağırmıştı. Ama Susie o oyun bahçesinden bir daha asla çıkamadı. Cennete gidemedi sevdiklerini arkada bırakamıyordu. O yüzden arada kaldı. Sürekli olarak onları izledi. Babasının bütün o şişe içine yaptığı gemileri kırdığını, annenin onun adını bile anmak istememesini, kardeşlerini onlara bir şekilde ulaşmaya çalıştı. Ama bu imkansız gibi bir şeydi. Sonunda onlara bir şekilde burada olduğunu hissettirdi. Kendi kar küresinde ki penguen gibi kendi dünyasında da isteği şeyi yapmakta özgürdü. Peki onlara katilini nasıl söyleyebilirdi. Onlara bedeninin katilin evinde olduğunu nasıl anlatabilirdi.Sonu gerçekten de üzgündü. Ama gerçekten de mükemmel bir filmdi. (3lf kesin izle bunu derim. Seveceğine eminim. =)  )