30 Eylül 2009 Çarşamba

Hastane Kokusu -_-

Şu hastane kokuları ne kadar iğrenç yaw. Yoksa bana mı öyle geliyor anlamıyorum. İğrenç mabında şöyle... İlaç narkoz daha bin türlü hastanın öksürüğü pıksırığı her şeyiyle aynı havayı soluyorsun... Onu bıraktım hadi... Bide içerisinin ne kadar havalandırırsan havalandır. Ağırlaşan bir atmosferi var. Ben ne zaman hastaneye gitsem. İsterse 3 double kahve içim gene uyurum. XD
Bu hafta gene hastaneye gittik. Aslında turp gibiyim de gene annemin rutin kontrolleri diyim ben kısaca. Annemin düşündüğü adar kendimi düşünseydim her halde vücudumda bir çizik bile olmazdı. XD Ben pek umursamam böyle hastane işlerini kontrolmüş. İlaç değişimiymiş. Bana ters. Zaten ben doğdum bu yaşıma kadar hastaneye gitme sayım ya 30 ya da 40'dır. Bunların %85'i de bademciklerim içindir. Benim bademciklerim ottan boktan nem kapan cinstendir de... XD
Neyse hastaneye gittik. İlk yarım saat gayet normaldi. Ben atıştırmalık poğçe falan aldım. Onu yedim. Annemle konuştuk falan derken diğer koltua geçtik ceyran yapıyo diye.. Allam orda öyle bir uyku bastırdı ki yok böyle bişi. Uyku ilacı versen gene de böyle olmaz yahu... Uyudum uyucam gözler kapandı. Kafa sallanıyor. Hani böyle arabalara koyarlar ya kafa sallanır. Sağa sola. Aynı onlar gibi bir sağa bir sola devriliyorum. XD Annem desen benden beter. Adamın biri o sırada bir bulmaca gazetesi bıraktı. Aaa bulmaca diye kaptım direk. Annemden kalemi aldım. Allah bilir bulmacaya ne saçma şeyler yazmışızdır kim bilir.
Örnek:
Akain: Akılsız Cahil 5 harfli... Hmm!!! 
Annem:Salak XD
Akain: Anne salak olur mu yahu.
Annem: Bak 5 harfli...
Akain: İyi tamam yazıyorum. XD
Yeter ki uyumayalım diye yapmadığımız çağre kalmadı yok yok yahu. Gene uyudum uyucam. Gözler ağır çekimde kapanıyor resmen XD En sonunda doktor beni çağırdı da rahatladım.
Doktor: Zeynep hanım hoşgeldiniz
Akain: Hoşbulduk
Doktor: Nasılsınız?
Akain: İyiyim (Uzun bir sessizlik.)
Annem: Siz nasılsınız?
Doktor: Ben de iyiyim.
Sonra baktı baktı. İlaç yazdı. Bizi eve yolladı. Eve geldim. Uyku muyku hiç bişi yok evde gelsede hastanede gelmese olmazmı sanki bu uyku... XD

Gerçekten de şu takma isimlerden nefret ediyorum. Lise'de verirler insana ömür boyu öyle anılırsın. Senin gerçek ismini asla bilmezler hatta unuturlar bile... Sadece takma isimlerini söylerler. Ben bu zamana kadar güzel takma ismi takan veya bu takma ismini beğenen bir kişi bile görmedim. Doğal olarak bende de öyle bende beğenmiyorum. Ama Allah'tan söylenmeyecek kadar kötü bir lakabım yoktu diyebilirim. Lise'de verdiler ve Üniversite'ye kadar böyle devam etti.
Nerde Salak insan var. Böyle saçma işlerle uğraşırlar. Adamıda fıtık ederler.
Bu konu nerden açıldı diceksen. Benim için Üniversite artık ne derece iyi bilmiyorum. Herkez bir şikayette bulunuyor ama benim ki çok farklı eski okuldan arkadaşlarınla aynı sınıfta olsan ve hala sana o lakabınla seslenseler. Siz ne yapardınız.?
Bu konuda pek fazla yorum yapamıcam umarım en kısa sürede kendini toparlarlar. Yoksa bir şekilde benim bunu düzeltmem gerekicek. En azından benim rahatlığım açısından...
Hee bu arada takma ismimi gelirsek Tabi ki Akain değildi.
Tiriniti (Ne alakaysa...'(-_-)

29 Eylül 2009 Salı

Evet Evet Evet.... Gene alışverişe çıktım. Yaw nedense ben alışverişe çıktın mı agresif oluyorum. Yoksa bende mi bir sorun var hala çözebilmiş değilim. Çıktık bugün kendime çanta bakmak için. (Bacaklarım zaten şu an tutmuyor yani şu baldır kısmı öyle feci ağrıyor ki annem sağ olsun. Kadın da mübarek tık yok hala turp gibi. Doping mi alıyor napıyo hala onu da çözebilmiş değilim.) Geziyoruz geziyoruz bulamıyoruz. Bazıları zaten sülük gibi yapışıyor.
O:Şu ürün var yardımcı olabilir miyim?
Akain:Tamam, ben bakıyorum şu an
O:Hangi üründen istiyorsunuz
Akain:Şu an bakıyorum kafamda belli bişi yok
O:Yardımcı olim size
(içses: alla alla çattık yahu ulan kafamda yok bir şey diyom rahat bırak ta bakim (-_-)!!!

Arkadan giren müşteriyle başımdan savmış olurum ve rahatlarım. Zaten alacağım varsa alırım kafamda bişi varsa sorarım niye bu kadar ısrar ediyorlar. Daha çok mu alacağımızı zannediyorlar anlamış değilim. ('-_-) Zaten gez gez bir hal oldum. ÇANTA ÇANTA şok fiyat diyorlar. Harbiden şok yani, alıcı için gerçekten de şok fiyat XD 2 3 çanta almaya kalksak nolur bilmiyorum. ( O yüzden bu kadar dolaştım ya...)
O:Bakın bu ürünümüz çok güzel hem uzuyor hem de kısa olarakta kullanılabilir. Çok kullanışlı bir çantadır. Ben sevinç içinde koluma takıyorum.
Akain:Anne tam aradığım tip...
Annem:Ne kadar...
O:Sadece 89 YTLcik. XD
Akain:Hmm ben dışarı da daha güzelini görmüştüm sanki öbür tarafa gidelim. Orda daha iyileri vardır. XD
Adam 1YTL atmış 89 diyor 90 de de tam olsun. Ne önüne 8 rakamını koyuyorsun. Ahhh bu satıcılar yok mu?.. Bizim beğendiklerimizde hep böyle oluyor. Zaten bir mağazaya girdim ki sorma gitsin. Orda bir tişört aldım ama ödeyene kadar bir peynir ekmek sırası beklemişimdir. Sezon sonu diyee... Millet akın etmiş. Turistler bile vardı yaa... Şaştım valla ben bide burada yaşıyorum. Benim haberi bırak ruhum bile duymuyor. (-_-) Daha kendime bide ayakkabı, üst baş, bot falan bakmayı düşünüyorum. Babamı bu ay yakcam galiba biraz (Sorry Peder XD)

27 Eylül 2009 Pazar

Sadece Sessizlik

Bazen düşünüyorumda... Yakın birini yollamak ve yakınlarından uzak olmak, sana sessiz bir ortam gibi geliyor. Oysa o kadar sık buluştuğun insanlar değildir. Sadece artık senden uzak olduğunu bildiğinden sana o kadar uzak gelir ki sanki bir daha buluşmucakmışınız gibi... Veya görüşmicekmişiniz gibi...
Ama aslında öyle bir şey yoktur. Sadece artık büyümeye başlamışsındır. Artık küçük grup değildir. O küçük grubun içine başkalarıda girmiştir. O gruptakiler kendi hayatlarını kurmaya başlar. O yüzden dedim ya büyümek pek iyi değil. Tabi iyi yönleride var. Ama şuan ben bunları görmüş değilim.Bu hafta içinde tam 3 kişi yolcu ettim. Tabi bunlar benim için önemli olan kişilerdi.
3lf cik desen artık Afyon'da kendimizle ilgili pek bi anımızı yazamıcaz galiba... Tabi bizim yaptığımız sakarlıkları göz önünde bulundurursak. Yoksa sadece 3lf'nin mi demeliydim. XD Senin her halde bu sakarlığını özlicem. (Şaka len kendine ayar çekersin orda XD Halıya muhallebi dökmek yok bundan sonra XD )
Didoş desen onun bavulunu hazırlamıştık. Yaw nedense bu bavullar benim boyumu aşıyodu. Acaba bende dışarı gitsem böyle bavulmu götürcektim o.O Uçak tekmelere dikkat. Zaten sen orda ben burda antremanlara devam ederiz. XD
Gamze kod adı Gamzoş desen oda teeee Giresun'da daha bu sabah donduğunu söyledi. T.T Umarım orda üşütmeden tez vakitte sağ salim geri gelirsin. He bu arada sanada ayak basmalara dikkat.( Okulda az ayağımıza basmıyormuydun he bide tekmeleme artık tüm hıncını çıkartıyodun, orda kime yapacan bakalım. XD )
Umarın en kısa sürede tekrar bir araya geliriz hepinizi çok seviyorum <3

24 Eylül 2009 Perşembe

Anata ga Suki desu *-*


# Bunu bilmeden önce bile, seni düşünüyordum.
# Ne kadar utanç verici
# Ve ne kadar nâhoş
# Hislerimi belli etmekten korkuyorum
# Aklımdan geçenleri yapmaya,
kalbimin gücü yetmez
# Seni gördüğümde
# Konuşmaya çalıştığım her seferinde
# Bu yüzden beni anlayamıyorsun
# Tüm huzurum gitti, acılar içindeyim
# Sana yalan söylemeyi bıraktım ama
# Biraz daha, biraz daha...
# Yüreğine biraz daha yaklaşabilsem
# Biraz daha, biraz daha...
# Bu anı asla kaybetmesem
# Tanrım, bana cesaret ver.
 ~~~~~~
Bir anime izliyordum. Ve son bölümde çalan şarkı çok hoşuma gitti. Bende anlamına bakim dedim bir... O an 8. sınıfta ki, hee birde 10. sınıfta ki halim aklıma geldi. Ne mi var diceksiniz. Bu zamana kadar ben aşkla ilgili hiç konuşmamışımdır. Çünkü hiç aşık olmadığımı düşünüyorum. Ama bende sevdim. Tabi benim sevmem genelde çok tuhaf olmuştur. Aşırıya kaçmak gibi, hani böyle bugün de karşılaşsak dediğiniz ve karşılaştığınızda da kalbinizin deliler gibi çarpması... Şimdi öyle duygu hala varmı derseniz bilmiyorum açıkcası şu sıralar pek bir duyguya kapalıyım. =)
Gel gelelim benim 13 yaşımda olduğum zamanlara (eski zamana geri dönüş zor olur derler hepsi yalan, bence çok kolay XD) o zamanlar bizim kızlar hep diyorlar. Biz birinden hoşlanıyoruz. Şu çocuk şu çocuk diye... Bende ne anlıyorlar bunlar diye düşünüyordum. -_- Taki benim hayallerimi süsleyen prensi görene kadar.*-*  O an o kişi sana o kadar cezbedeci geliyor ki önüne Bred Bit bile çıksa yakışıklı demessin XD onla ilgili hayaller kurmaya başlıyorsun. Zaten bu zamana kadar onu hep uzaktam izliyorum. Gel gelelim yanına yaklaşmaya gelince en fazla 4 metre yaklaşabilmiştim. (Oda en yakın mesafem.) Yakın bir dostumun sınıfındaydı. Onun sınıfına bile giremiyordum bu yüzden... '--
Didem: Aka niye gelmiyorsun.?
Akain: Yok ben böyle iyiyim.
Didem:Kızım gelsene içeri sırada oturarak konuşuruz.
Akain:Yok böyle iyi, otur otur zaten sabahtan akşama kadar oturuyoruz.
Didem:Tmm ama içeri gel.
Akain:Bende nefes darlığı var.
(Yaw yalan atılırda bu kadar saçma atılmaz en azından XD Kendi sınıfında darlık olmuyor, didem de oluyor eee doğal çocuk orda, yani nefes darlığı çekmem gayet normal XD )
Didem o sırada tuhaf tuhaf bakmıştı. 
Didem: Sen bizim sınıftan birini mi seviyorsun?
Akain:(Evet evet )diyebilmek elbet isterdim. Ama genel olan cevabı verdim. Hayır tabi ki de diyerek olayı geçiştirdim. 
Didem: O zaman gir içeri gir. diye çekiştirmeye başladı kolumdan. Zaten ne geldiyse Didem yüzünden gelmiştir başıma... 
Akain: Üff… Diyerek girdim ama çocukta tam da Didem'in yan tarafında oturuyormuş. Didem'de biliyormuş gibi gitti o tarafa oturtturdu. Ben kafamı kaldıramıyorum.
Didem: Ne oldu Aka konuşsana...
Akain: Hmm hmm hmm XD tercüme edim.Yok ben böyle iyiyim. XD
Didem o gün anladı. Doğal olarak... Bu sefer devamlı kendi sınıfına getirmeye çalışıyordu. Bir gün okulların kapanmasına yakın. Bu deli dolu arkadaşım. Benim en utanç verici anımı yaşatan kişi oldu. Gel gelelim olay neydi. Bunların sınıfına girdik gene yemek yerken bunun bilekliği çözülmüş bana bağla diyor. Çocukta aynı sınıfta -ulan salak sen bilmiyor musun benim elim ayağım birbirine dolaşıyor o geldiğinde... Ne diye bilekliği bağla diyon 5 saniye boş kaldı mı bileğin, bir tarafına kramp mı giriyor. Ağzıma soktu. Bağla diye...- ben bağlamaya uğraşıyorum. Ama iki buçuk santimlik bilekliği bir türlü bağlayamadım. Tek elle bağladığım şeyi şimdi çift elle yapamıyorum olaya bak... >.< Bağlamaya çalıştıkça çözülüyor. 
Didem: Aka napıyon sen, iki saattir niye bağlayamıyorsun. Tuttu bilekliği boğazıma dayadı bende o sırada ondan kaçmak için geri doğru zıpladım. Zıplamamla kafama bir ağrı ve acı saplandı. Aynan da da GÜM diye bir ses çıktı. Ben Ah dedim. Kafamı tuttum. Didem yerde, zaten hoşlandığım çocuğu görseniz. Eliyle beni işaret edip zuhahahaha diye bir güldü. O anda prensimin gülme komasına girip ölmesini dilemiştim. -_- 
Çocuk zaten bu kadar komediye dayanamayıp dışarı attı kendini, Didem ise "bişi olmaz bişi olmaz." diyordu. Ben G.G ağladım ağlı cam yani dokunsalar ağlıcam modunda dolanıyom ortalıkta. 
Akain: Ulan Didem yaktın beni. G.G
Didem: Özür valla canın acıdı mı? ^^
Akain: Ben acıyı unuttum. Asıl mesele -_- öff yaa berbat bişi bu, rezil oldum.
Didem: Yok yaa çok komiktin bence...XD 
Akain: Diiiiiddeeeeeeeeeemmmmmmmmmmm :@
Bu anıyı ne zaman unutmaya çalışsam hatırlıyorum. Bir kerede 16 yaşımda oldu. Ben böyle hafif kumral olan bir çocuğa tutulmuştum. Çocuğun en dikkatimi çeken özelliği gözleri oldu. Ela yeşil karşımı acayip bir göz rengi vardı. Çocuğu rastgele görüyordum hep... Merdivenden çıkarken kantinde bahçede minibüs veya otobüs beklerken ama her gün kesintisiz görüyordum. 500 kişilik okulda nasıl denk geliyorsa hatta daha fazlada olabilir. Gel gelelim olaya şimdi gene bir gün ben sınıfta koyu sohbete dalmışım. Hiç bir şeyin farkında değilim. Biri başımda durdu. "Matematik kitabın var mı?" dedi. Bende "Evet bir dakika..." dedim ama çocuğun suratını dahi görmedim daha sonra tam vermek için kafamı bir çevirdim. Ayyyy o ne tatlı bir gülüş öyle içimin yağları eridi.*-* Ben çocuğu görünce öyle kaldım tabi... Çocuk gülerek "Teşekkür ederim." dedi. Yerim ben seni. Ne de güzel teşekkür ediyor. *-* Bir ders boyunca alakasız hayaller kurmuşumdur. Ben bide romantik hayal kurmam. "Zombilere karşı mücadele ediyoruz. Eline taramalı alıyor. Tam köşeye sıkıştık kaçamıyoruz. Bende cephane bitiyor. Yerde silah görüyorum ona atıyorum. Hepsini öldürüyor." Veya "Dağa tırmanıyoruz tam ben düşecekken yakalıyor." gibi... -_- neden böyle hayaller kuruyorum bende bilmiyorum tabi XD Neyse gel gelelim. İkinci ders teneffüsüne kitapları vermek için arkadaşıyla birlikte gelmiş bizde bekliyoruz tabi. Onun arkadaşı diyor. "Bu mu bu mu?" diye ben "Yok, yok o değil." diyorum. Oda atladı "Onun kitabının kenarları bantlıydı yırtılmasın diye" *-* Onada dikkat etmiş canım benim yaaaa... XD(Akla bak ben böyle saçma bir şeye bile seviniyor muydum?) '-_- Zaten böyle gözlerimin parıldaması bir gün sona erdi. Böyle yakışıklı çocuk boş durur mu hiç. Kızlar arasında kapış kapış gidiliyor. Peynir ekmek gibi mübarek... Bir gün minibüs bekliyordum. Yanımda da sevdiğim bir kız var. Var ya keşke o kızın saçını başını yolsaymışım. Soğuk davranıyordu zaten uyuz. -_- Çocuk yanımıza geldi. Geçerken de kıza takıldı konuştular falan, ama bu konuşma benim için kurşuna dizilmek gibi olmuştu.
O:"Canım" (dışın) 
Kız:"Aa öylemi" (dışın dışın)
O:"Biliyormusun şundan dolayıymış." (dışın dışın dışın dışın)
Kız:"yarın görüşürüz o zaman" (ögggg dışın heellpp)
Kız "Hadi binelim." dedi. Ama ben ne binmek ne de gitmek istiyordum onla. Zaten ben boşuna şüphelenmem kızla iki gün sonrada çıkmaya başladılar. Ühüüü gitti. Köpek hayvan herif nolcak. Kör gözlü salak... Öfff yaw yok yok âşık olmak bana göre değil. XD

23 Eylül 2009 Çarşamba

Şimdiii bayadır yazmamıştım. Ama bu üniversite hayatı cidden ilginçmiş bunu öğrendim. Üniversitede bana göre 3 kural var.
1_ Sana hiç kimse karışmıyor.
2_ İstersen hiç bişi götürme sadece bi üni kartını götürcen bu kadar...
3_ İstediğin saatte girebilir çıkabilirsin.Herkez kendi aleminde.
Tek bi kötü yanı var.
İlk senense etraf senin için çok korkunç oluyor.

Çünkü hiç kimseyi tanımıyorsun. Birde şimdi "ne giyinim" olayı oluyor. Ben pek karar vermedim en rahat olduğum kıyafetleri giyerim her halde.. Çünkü sportif, rockçı, klasik vs. giyim tarzı çookkk var. Zaten ben biri kızar diye hiç bişi yapmadan gitmiştim. Bir girdim. Adamın biri beline kadar saç uzatmış hatta saçları renkli kızlarda vardı. Ben görünce şöyle bir kaldım. O.o Yaw adamlar süper saç baş yapmış. Ben biri kızar diye hiç bişi yapmamıştım. 
İç ses: 1Sağdan bir kroşe ve soldan bir yumruk yedi evet sayın seyirciler nakaltttt."
İlerlemeye devam ettim kendi binama gidiyorum.Sağa bakıyom bir çift sola bakıyorum bir çift. Hani aşıklar yerine gelirsin ya onun gibi. Çiftsiz eleman yok etrafta. Resmen gözüme soka soka geziyorlar. Bir an bunalıma girdim.
İç ses:" Bari gözüme soka soka gezmeyin. >.< " Bunları görünce içses başka şeylerde fısıldadı tabi. O paso bana fısıldıyor zaten... XD Ders programını aldım. Bir kızla tanıştım orda,bir kaç bişi sordum kız yanımdan gitti sonra, gene karşılaştık ama konuşmadık bu sefer... Yani şöyle bir şey daha var her halde pek fazla arkadaş olmayı sevmiyorlar, ben zaten grupsuz eleman görmedim.Bu iyimi kötü mü dersen yeni başlayan biri için bu bir eksi puan oldu tabi ki...

21 Eylül 2009 Pazartesi

Şekerci XD

Bu oruç tutma olayından çıkınca bende bir şok oluştu. Nedenini bende çözebilmiş değilim. Düzgün cümle kuramıyorum. XD Bayram da ne kadar alakasız cümle kurduğumu saysam her halde 100'ü geçer.
Kapı çalınır çocuklar şeker için geldi her halde diyeceğime "Hee şekerci geldi." dedim. Kuzenler "Şekerci mi? XD" ben "Yani çocuklar dicektim." Merdivenden aşağıya ineriz yanımızdan çocuklar geçer sen şekercimisin diye soruyorlar bana inat olsun diye... Az daha öldürecektim birini... XD (öff bu kuzenler yokmu )

Zaten bir olayda oldu yanlışlıkla akrabaya saydım bir güzel... Telefon sapıklığını akraba yaparsa olacağı bu... XD Nefret ederim telefon sapıklığı kurbanı olmaktan... Yapmak bir nevi eğlenceli de XD ama kurban olmak hiç iyi değil. Bunu anladım. Gerçek kesit gibi anlatacağım XD
Ben bilgisayara dalmış oyun oynarken telefon çaldı. bııırrr bııırrr hızla telefonu elime alıp açtım. O da ne biri, numara gözüküyor fakat ses tanıdık değil. "Sen kimsin?" karşımdaki kişi "Asıl sen kimsin?" biraz şaşırmış olarak "Sen aradın bana ne soruyosun?" o tepkisiz bir şekilde "Ben öylesine biriyim. " bende oluruna vurup "Hee yaw kardeşim yanlış numara..." bir şeyler söyledi anlamadım "Ne?" dedim o anda "Zıt erenköy" dediği an kan beynime sıçradı. İçses:Ne diyor lan bu salak -_- "Ne diyosun lan arama bir daha." aradan bir dakika bile geçmeden telefon gene öttü. "Sana arama demedim mi şerefsiz, defol git arama geri zekalı..." ondan sonra bir 10 dakika aramadı. Ama son aradığında kapı çalıyordu. O "Bak kapıyı çalıyorum aç kapıyı." ben oturduğum yerden "İyi çal açmıyorum bende banane..." pc de oyun oynamaya devam O "Hadi aç ben efe ilyas." İçses:Onlar kim be... "ben tanımıyorum seni açmıyorum. Çal çal dur." O sırada arkadan bir ses özlem ablanın sesi... "aka biziz aç.."~~ '-_-
Meğer enişte olacak dingil bana oyun oynamak istemiş. Napıyorum diye... Ulan varya misafirimiz olmasa boğazına sarılcaktım o anda. Eminim sizin böyle psikopat akrabalarınız yoktur. -_-

12 Eylül 2009 Cumartesi

Konoha Alın Bandı *-*

Bu üzgün ve moral bozucu halimden kurtulabilmek için Hinata Cosplay'i yapmaya karar verdim. XD Ve bu vesileyle gecenin bir yarısı oturup ilk olarak alın bandını yapmaya karar verdim...

 
Şekil A 'da görüldüğü gibi. Bir banda sahip olabilmeniz için tek gereken...
Bir parça siyah kumaş
Bir siyah iplik ve iğne
Bir adet karton
Bir adet makas
Bir adet kalem
Ve son olarak alüminyum folyo...
Haa az daha unutuyodum ve bir adet siyah oje XD Oje ne işe yarıcak demeyin harbiden de çok işe yarıyor. XD Şinci kumaşı bağlıyarak boyun ölçünüzü alın ve ona göre kesin iplikle güzel bir şekilde geriye kalan kenarları kapatıyoruz. Karton kesiyoruz. Alüminyum folyo ile üzerini sarıyoruz. Sonra kenarlara oval şekli verebilmek için kesiyoruz. Kalemi alıp alüminyum folyo üzerine konohanın yaprak işaretini çiziyoruz. Bastırarak çizelim ama lütfen yırtmayalım XD Sonra oje ile o basılı olarak çizdiğimiz yerleri dolduruyoruz. Ta da da daaaaa işte konoha bandımız... XD
Cosplayli parti isterizzzz...

T.T

Morelim acayip bozuk şu an varya.
Akrabalara gitmekten nefret ediyorum. Her zaman bir aksilik çıkıyor ve kendimi bir şekilde rezil ediyorum. Yaw anlamıyorum. Niye hep böyle oluyor. Şıllık kadın yüzünden ben suçlu bulundum. Hep onun yüzünden hep yaw keşke birşey olsada bir şekilde uzakta bulunsam...
Bir daha hiç görüşmesek,
hiç görmesem,
hiç bir şekilde bize gelmeseler ve
benim akrabam olmasa o kadın......
Hiç bir şekilde bir daha hayatım boyunca onları görmek istemiyorum hem de hiç istemiyorum...

9 Eylül 2009 Çarşamba

Yorucu...

Evet gelelim neden yorucu olduğuna akşama iftar düzenleyen bizdik. Tabi tüm sülaleyi çağırdık diyebiliriz. Eee tüm sülaleyi çağırmak ne demek temizlik ve yemek görevini biz üstlendik demek annem ve ben... -_-
Doğal olarak sabahın köründe kalktık saat 9 (tabi benim için sabahın körü, tatilde kim 9 da kalkar ki...) gözümü zar zor açıyorum. Gecede uyumamıştım. İki su çarptım kendime geldim. Annem görevleri taramalı gibi saymaya başladı.

"Tozları al, evi süpür, taşları sil, tahtaları sil, tuvaleti ve banyoyu çifle, örtülerini ser, kilimleri sirk, havluları degiştir ondan sonra rahatlıkla bilgisayara oturabilirsin." dedi. Ben tabi bi "oha" dedim.
"Anne ben sence neyim senin gözünde, süpermen bile olsa onca işi yapmaz akşam bide servisleri sen yapcan diyorsun..."
"Evet sen yapcan."
"İyimisin anne.."
"Evet iyiyim sen gençsin." Zaten ne zaman başları sıkışsa sen gençsin lafını biz gençlere yutturmaya çalışırlar. En gıcık olduğum şey... Tamam gencizde yani insanız sonuçta, biz de yoruluyoruz bizde acıkıyoruz. Oruçlu oruçlu onca işi nasıl yapim. Şöyle bi gözlerimi devirdim kolumu sıvadım bir işin ucundan tutmaya başladım. İlk olarak evi bir süpürdüm. Anam ne biçim susadım varya... Tövbe tövbe iki yüzüme su çarptım rahatladım. Sonra tahtaları sildim. Ordan taşları silerken annem dakkada bir önümden geçiyor. Bende bir işi yaparken birinin başımda olmasını sevmem yemektede öyledir. İnsan rahat olamıyor yahu. Temizlediğim yere basıyor. Sanki bana işgence çektirmek istermişcesine...
AAANNNNNEEEEEEEEEEEEEE!!!!!!!!!!
Yüzüme masum masum baktı. Hatasını anlarmışcasına "Tamam tamam mutfağa giriyorum" dedi. Girmeseydi zaten ikinci bir arççı şok gelebilirdi... Gel gelelim orayıda sildikten sonra acayip bunaldım. Doğal olarak pc'yi açıp müzik açtım. Geri kalan işide müzikle yaparım dedim. Annem kilimleri benim yerime silkmiş sadece sermesi kalmıştı. Banyo ve tuvaletide o çifledi. Bana fazla bir görev kalmadı. En son duş aldım. Üstümü giyinip saçımı yapıp beklemeye başladım.
Pc'de oyalanırken  ding dong diye bir ses geldi. Aha ilk misafir... Kapıyı açtım beklemeye başlarken bizimkiler telaş içinde üst giyiniyorlardı. İkiside mutfaktan çıkmadı akşama kadar...  İlk gelenler (4. sırada ki teyzem)  teyzemin çocukları ve torunları. XD O kadar şeker bebeciklerki biri 6 biri 9 aylık daha mini mini minnacık bişiler... Nedense bu bebekler çok seviliyor. İkisinide yiye yiye bitiremedim. XD Ardından iki zil sesi daha (2. sırada ki dayım) dayımın oğulları ayriyetten (3. sırada ki) teyzemin oğlu... Ardından bir zil daha en büyük dayımın karısı geldi. XD şimdi bunlar kaç kardeş diceksiniz dimi. Bu mevzuyu sonra anlatırım. Yoksa bu yazı acayip uzun olur. He herkes tamamlandı. Toplam 16 veya 14 kişiyiz işte. XD Ezan okunur okunmaz. Yemekler koyuldu. Annemle ben orucu açmadık. Misafirlere yemek taşıyoruz. Herkezin yemeği bittikten sonra biz yemek yemeğe başladık. Ama ilk defa açlığı bu kadar iyi anladım diyebilirim. Oturduk sohbet ettik. Konuştuk dertleştik. Akrabalarla oturup konuşmayı özlemişim be.... Bu arada gene piştide ben yendim XD. Üzgünüm chibio ve ceno XD

4 Eylül 2009 Cuma

Kayıt İşlemi

Kayıt işlemi herkezin sorunu galiba ... Bu sefer de benim sorunum oldu. Sabah bi kalktım. Saat 10'u geçiyor  anneme bağarmaya başladım direk "Beni niye kaldırmadın!" diye... Gelde deli olma zaten babamla gidecektim adam evde bile değil. Diyorum içimden "durdurlar durdular bugünü mü buldular.." Hemen üstümü giyindim bir bardak su içip eşyaları kompile alıp dışarı fırladım.

Dışarı fırladım da dakkada bir tamamını aldım mı diye kontrol edip duruyorum. İçime kurt düştü bir nevi... Otobüs durağının oraya geldim. Babam söyleniyo "seni kaç saattir bekliyodum" diye. O aradığında yeni uyanmıştım annem kaldırsaydı erken gelebilirdim her halde... Fazla uzatmadan otobüse bindik. En arkaya geçmeden önce bir yere oturduk. Güneş geliyo diye babam kaldırdı en arkaya geçtik. Geçmemizle bizim oturduğumuz yere bir adam oturdu. Sana sadece görmen gerek diyorum. Adam altına işemişti galiba. Bide yürümesi felan normal değildi. Sanki dilenci gibiydi. Zaten önümüzdeki kadın yanına oturduktan sonra yanından kalktı bunun "yanına oturulmaz" dedi. Oturulmazsa bunu önceden fark edipte oturma o zaman milletin içinde ne diye söyleniyon... Allam yaa... Şöyle otobüste olan mevzulara gıcık olurum. Gelirken de aksi bir ihtiyarın teki çift kişilikli koltuğa yayılmış. Adamın biri "Oturabilirmiyim." dedi. Araba hareket edincede dengesini kaybedip yaşlı adamın koluna çaptı. Ulan adam özür diliyo yaşlı adam ise "kucağıma otursaydın." diyor. "Pardon beyefendi." diyor "koluma çarptın." Şeytan diyo NEYSE. :@ Kenara çekilseydin çarpmazdı doğal olarak Diğer yolcularada yer vermen gerektiğini bilmiyorlar.
Neyse gel gelelim kayıt yerine geldik. Veli alınmıyormuş. Tek başıma daldım içeri... 3 veya 4 kat yukarı çıktıktan sonra nereye gideceğimi bir daha sordum. "Şu kuyruk" dedi. Ama kuyruğu görsen iftar çadırı kuyruğuna beş basar. XD Biraz daha ileri gittik. Ben tüm eşyalara bir daha baktım.Yanda adam bağırıyor. Meslekleri sabahtan beri, benim mesleği söylüyormuş haberim bile yok. Ben önceden girebiliyormuşum.  Sonradan çaktım davayı... İndim aşağıya oldum kayıdı, ordan doğru ingilizce muafiyet sınavına girdim. Sınav zaten 40 dakka bişi sürdü. 50 soru vardı. Bu kadar; ben gözümde o kadar çok büyütmüşüm ki anlatamam canavar gibi bakıyoRdum. Çıktım bizimkini aradım biR buldum. Direk "Bana para ver beş kuruşsuz içeri girmişim." dedim. XD Orda para isteselerdi avcumu yalıcaktım herhalde. XD Kayıdı yapıp doğru kampüse gittik. Zaten bir ara çıkış yolunu kaybetmiştim.  Okuyacağım kampüste ne bilim çok boştu. Herhalde öğrencisiz ruh gibi oluyor her taraf. :) bunu anladım. Bide her yerde kız yurdu kız ev arkadaşı aranıyor yazmışlar. Dedim "Bak burda şanslıyız her yerde kız öğrenci istiyorlar . Erkek öğrenci istiyoruz diye bir şey yazmıyor."  Babam "Doğru diyosun." dedikten sonra bir sürü nasihat sıraladı. Gidene kadar bir sürü kız yurdu ile alakalı kağıt toplamışızdır. XD ( Aslında bana gerekmicekte yolda veriyolar her köşe başı :) ) Eve geldiğimde üzerimde öyle bir yorgunluk vardıki sanki katır tepmiş gibi... Yatış o yatış saat 12'de uyandım o uykudan sonra iyice dinlendim. İçim daha rahat şimdi. Ohh bee dünya varmış...

2 Eylül 2009 Çarşamba

Corpse Bride

Gerçekten ilginç bir animasyon filmi... Çizimleri olsun konusu olsun... Anime dışında böyle filmleride çok seviyorum. Bana diğer çizim yanlarınıda gösteriyor. Hele de bu, ayrıca burdaki müzik atmosferi beni piyanoya aşık etti diyebilirim. Ne olursa olsun piyano vazgeçilmez oluyor. Duyguyu en çok yansıtan müzik aleti diyebiliriz. Victor'un Piano Solo'su çok hoşuma gitmişti. Şimdi kısaca bir özet geçebilirim size....


Victor Van Dort kısa süre sonra güzel Victoria ile evlenecektir. Ancak genç adam kendini henüz evlenmeye hazır biri gibi hissetmemektedir. Aslında evliliği bile düşünmemektedir. Ancak Victoria'yı görünce ona aşık olur. Provada bir türlü kelimeleri bir araya getiremez ve ormana gider. Orada kendi kendine yüzük takma provası yaparken yüzüğü yanlışlıkla Ölü Gelin'in parmağına takıverir ve apar topar Ölüler Diyarı'na götürülür. Ölüler Diyarı'ndaki hayat Yaşayanların Dünyası'nın sıkıcılığından uzak ve çok daha eğlenceli bir yerdir.Ancak Victor her zaman geri dönüş planları yapmaktadır. Hatta bu yüzden ölü gelini bile kandırmıştır. Bu ölü gelini çok üzer. Zaman geçtikçe Victor'un duygularını anlamaya başlar. Victor'un Victoria'ya aşık olduğu bir gerçektir.

Karakterler
Victor Victoria ile evlenmekten çok korkmaktadır. Fakat Victoria ile tanışınca evliliğin o kadar kötü olmadığını düşünmeye başlar. Victor ürkek bir karakter olmasına rağmen daha sonra kendine güven kazanmıştır.Ölü gelini de duygularını anlamaya başlar. Hatta ölmeyi bile kabul etmiştir.
Ölü Gelin geçmişinde çok büyük acılar yaşamıştır. Öldükten sonra bile aşkını bekleyen Ölü Gelin Victor karşısına çıktığında onu beklediği aşkı yerine koymuştur. Gerçek aşkı ona çok büyük bir şekilde ihanet etmiştir.
Victoria aynı Victor gibi aslında evlilikten korkmaktadır. Victoria Victor'u çok kısa bir sürede tanımış olmasına rağmen ona karşı güçlü hisler beslemektedir. Zamanla ona aşık olur. Victor ölü gelini anlatığında çok şaşırmıştır. Ama ölü gelini görünce Victor'u kurtarmak için elinden geleni yapmaya başlar. 


İzlemenizi tavsiye ederim. Sonu hiç tahmin edeceğiniz gibi bitmemektedir. Duygular çok iyi yansıtılmıştır. Cidden güzel bir animasyon filmi...Buradan izleye bilirsiniz.

1 Eylül 2009 Salı

Bu Tişörtler Süper XD

Geçen gün gene sokakta dolaşırken yeni yeni türkçe yazılar yazan tişörtler çıkmış. Onları acayip beğendim. Birinde Beni çekemeyen anten taksın...
Birinde Aç de açayım. XD Yazan acayip acayip tişörtler.
Ama en beğendiğim ise buydu. Beni beğendiysen arkaya bak. Baktı salak yazan...
Sonuçta komik bir durum... Birine kesin bu tişörtten alcam kafaya koydum. Daha öncede abime bir camın içinde sigara ve kibrit var altında da "ihtiyaç anında camı kırınız." yazıyordu. Böyle bir hediye almıştım. Aldığında bayabi gülmüş ve sevinmişti. "Aklına nerden geldi böyle birşey..." bile demişti. Sıradan hediyeler almaktansa böyle ilginç hediyeler almayı daha çok seviyorum. Helede o arkadaşım bana yakınsa... XD