15 Aralık 2010 Çarşamba
Devam devam buraya kadar geldim. Ama bazı yerlerde böyle salakça bir şey olur mu dediğim oldu. Çünkü karakterler olsun yapıları olsun hani o an bunu yapmamaları gerekir ama yapıyorlar. Karakter olarak hala kimi seviyorum bilemedim. İkisi de salak gibi şuan! Sam dik kafalı ve kendi doğrultusun da gitmek istiyor. Ama bir o kadarda bağışlayan türden biri... Dean ise ahh ona ne demeli ben bitiremem her halde... Şehvet düşkünü, obur, yılışık, laubali... kısacası bir insanda olması gereken tüm kötü özellikler var. Ama kardeşi bir yana dünya bir yana... O derece kardeşini çok seviyor. Kardeşi de habire kafasını belaya sokuyor. Yahu ben bile hiç bişi yapmadığım halde başımı bu kadar belaya sokmuyorum dediğim oluyor. Sanki 12 yaşındaki bir velet gibi... Tüm belalar bunu buluyor. XD Çocuk bile bunun yanında uslu kalır.
Dizi çok güzel gidiyor. Bakalım daha ne yapacaklar.Bir anda spoiler vermeye başlarsam bilin ki çok etkili bir şey olmaya başlamış. Her halde bu hafta tüm sezonları izlerim bu gidişle... XD
Etiketler: dizi, günlük, supernatural
13 Aralık 2010 Pazartesi
Yaa şu annemin davranışından bıktım usandım artık. Cidden bıktım. Bugün kitap aldım gene evde kavga çıktı. Kadın ne zaman kitap alsam Bunu okucan mı? Niye alıyorsun? Onun yerine din üzerine kitaplar al. deyip duruyor. Tamam anlıyorum. Dini yönden geliştirmek istiyor da böyle yaparak tam tersini yaptırıyor bana tamamen dinden soğutuyor. Oysa çoğu dua'yı bile biliyorum. Bu baskı niye anlamış değilim. Aldığım kitapları okuyorum. Okumasam haklı derim.
Bugün de mitoloji 2 seri kitap ve güncel roman serisini aldım. Kabak başıma patladı. Neymiş işime yardımcı olmuyormuş, hayatımda hiç yardımcı olmayacakmış sanki hepsini okuyabilecek miymişim. Resmen bazen buradan defolup gitmek istiyorum. Şu son zamanlarda sanki bura benim evim değil gibi... Devamlı düşüncelerimi engelleyen insanlarla karşılaşıp duruyorum. Beni sorgulayan günlük yazmama bile karışan insanlardan bıktım. Gerçekten bıktım. Sadece bazen uzunca bir müddet gitmek istiyorum.
10 Kasım 2010 Çarşamba
İçimde o kadar büyük bir sıkıntı var ki... Ağlamak istiyorum ama ağlıyamıyorum. Uzlaşmak istiyorum ama uzlaşamıyorum. Konuşmak istiyorum ama susuyorum. Nefret etmek istiyorum ama edemiyorum. Uzaklaşmak istiyorum ama uzaklaşamıyorum. Pes etmem için yapılan ekmek kavgasından nasıl çıkacağımı bilemiyorum. Susmak en iyisi diyorum. Umarım tepeme çıkmazlar...
Etiketler: günlük
9 Kasım 2010 Salı
Sınav haftasın da başıma böyle bir sorun çıkacağı hiç aklıma gelmemişti.Aslında Liz'in böyle bir sorun çıkaracağı hiç aklıma gelmemişti. Anlaşılan fazlasıyla artık kendini kaptırdı. Düşüncelerime göre de gitmemi istemiyor. Hak vermiyor değilim. Şu son zamanlarda kulüp işleriyle ve ödev, okul işleriyle ilgilenmekten derslere bile öğrenci karakteriyle girip zor yazmıştım. Ne diyebilirim ki doğru dürüst bakamadım bile...
Benim yaptığım düşüncelerim her şeyim silip atıldı. Farklı düşünüyordum. Ona "Şunu yapmakta ona bakarsan saçma!" demiştim. Bunu hakaret olarak algılamasına bile şaşırdım. Ya biz yönetici değil miydik? Birbirimizin fikirlerini tartışmamız gerekmiyor mu? Sen bana itiraz edersen bende saçma bulduğum bir şeyi itiraz edemez miyim? Ama bir konuda haklı şuan site onun... Şuan böyle... Karşıt fikirlerle kuşanmış bir şekilde bana karşı şuan. Ben kötüyüm. Onun gözünde büyük bir ihtimal gitmesini istediği kişiyim. Ama gideceğim zamanı ben kendim belirleyeceğim. Her ne kadar bişi yapmamış olsam da ya da sadece başın da yardım etmiş olsam da gideceğim zamanı kendim belirlemek isterim. Ona göstermek istiyorum. Benim gücümü neler yapabileceğimi nasıl olduğumu... Son olarak ona istediğini söyle demiştim bana...
İstediğini söylemesi beni rahatlattı. Her ne kadar her bir lafına sinir olsam da hatta karşımda olsa boğmak içimden gelse de XD beni rahatlattı. Sebebi ise içini dökebilmiş olmasıydı. Meğer için de bana ne kadar sinir olmuş ve nefret etmiş. Farkında değilmiş. Umarım bundan sonra benle konuşurken sinir duygusu yaşamaz veya gülüyorken içinden sinir beslemez. Çünkü şu son laflarından sonra konuştuğumuz çoğu zaman da bana sinir olduğunu düşünmemi sağladı. Net ne acayip bişi değil mi? İnsanın yüzünü görmediğin için onun senin hakkında ne hissettiğini veya kızdığını da göremiyorsun alt tarafı yazıyorsun. Net gerçekten de çok korkunç bişi... Liz bana gerçek yüzünü gösterdiğin için de teşekkürler. Her ne kadar şu sıralar beni sevmediğini biliyorum. Ama merak etme senden nefret etmiyorum ya da sevmiyorum. Sadece sana kızdım. Öfkelendim, sinirlendim. Bunun inanıp inanmamakla alakası yok. İnanmak ap ayrı bişi... Bu öyle 3 ay veya 2 ay da olabilecek bişi de değil. İnsanın bünyesine bağlı bişi...
Tırnaklarımı çıkardığım zaman her ne kadar kötü olsam da... Liz'in tırnaklarının benden daha iyi olduğunu söylemeden geçemicem. ^^ Onca dediğinden sonra kaldığım için bana yüzsüz diyordur büyük ihtimal. XD Onun yaptığı gibi bir şey yapmıcam. Çünkü onla benim aramda ki fark bu galiba... Düşüncelerime önem vermedi. Kendi hatalarını hiç görmedi. Benim hatalarım varsa kabul ediyorum. Ama o kabul etmedi. Benim hakkımda hiç bir şey bilmediğini ona göstericem. Göstermek istiyorum. Bu yüzden de susuyorum...
9 Ekim 2010 Cumartesi
Yaw varya eskiden buluşma dendi mi "O ne yaa..." diyordum. Hatırlarsan bir ara delirmiştim bu yüzden. Buluşma düzenlemiştik. Hepsi bizi en olmadık yere götürdüğünden soğuk bakıyordum hep. Taki Vaizard-san sayesin de bir de diğer arkadaşlar sayesin de bunu üzerimden atabilmeyi sağladım. Yoksa ıııh ^^
Gel gelelim bu günkü buluşmaya, hava soğuk gelmeler iptal olmasın diye "Erken buluşalım." dedim Zaten hava erken kararıyor o yüzden iyi olur diye düşünmüştüm. Acayip kalın giyindim. Çünkü havalar soğuk dünden bakmıştım. Yelek, mont, bot kısacası kutupta yaşasam üşümem. O tarz giyindim. Sözde buluşmayı ben düzenliyorum ve sözde 48 kişi gelicekti. Ben de bu yüzden anadoludan geliceklere "Erken binin 12 'de orada olursunuz." dedim. Ama nerden bilim vapurun son sürat motor hızıyla eminönüne geliceğini... Ben daha otobüsteyim. Bunlar diyoki "Biz indik." Ne dedim. Saate bakıyom ulan 11.30 da inmişler. İçimden diyom gene geç kaldım yaa... Normal de geç kalmayı sevmem beklemeyi de bekletmeyi de sevmem. Çünkü aynı şeyden bende hoşlanmam ama nedense şu sıralar hep böyle oluyor. Bir de erken çıkmıştım. Bu sefer bari geç kalmayayım diye... Yok gene geç kaldım. Zorlamasam geç kalmam. Hep böyle oluyor. Neden her istediğimin zıttı oluyor anlamış değilim. Biri kara büyü falan mı yaptı. -_-?
Neyse ben yolda tabi içim pıt pıt ediyor. Çabuk git çabuk git. Trafiğe yaklanmazmı. Az daha "Öndeki arabayı ez geç sana 50 TL vercem." dicektim adama... XD Ben oturamıyorum. Otursam ya bacağım ya elim ya kolum hareket halinde gören hiperaktif manyak zannetcek beni... XD Neyse ilerlemeye başladı. Ben tabi içimden tüm duaları söylüyorum. Bir hatim indirdim otobüste resmen. Bir aksilik çıkmadan gideyim sağ salim diye... Sonun da vardım son sürat koşuyorum. Bastım gaza herkesi solluyorum. Gören hızımdan dolayı şaşkın. Geç kalmanın verdiği enerji, tam iskelenin oraya geldim. İçeri bakıyom yok, sağa bakıyom yok, sola bakıyom yok. Aradım bizim İlkeri ulan telefonu kapalı! Daha önce 3 defa arayan çocuğun telefonu kapalı inanabiliyon mu? Allam yarabbim tüm aksilikler beni mi bulur. Delirdim doğal olarak... Direk Darkelia'yı aradım. Allam oda açmıyo, zaten Gizemin teli yok son olarak Serhatı arıcaktım ki... Duvarın arka tarafından gülme efekti geldi. Az gittim baktım. Serhat krize girmiş. İyiki bu çocuk bağırarak gülüyor yoksa fark edemezdim valla XD Görünce taramalı gibi söylemeye başladım. Onlar üzerime doğru yürüyünce o anda "Birini daha beklicez." dedim. Hepsi dağıldı tabi... En son kişi de gelince "Ben yeri bilmiyom sorarak bulucaz." dedim. Bunlar da tabi kabul ettiler. Hele bir ses çıkarsınlar shirukenler yanımdaydı. =P Üstelik kaç kişi geldi biliyomusun benle birlikte 7 kişi... 48 kişiden 7 kişi yani...>.<
Düştük yola işte ordan konuşuyoz burdan konuşuyoruz. Anlatıyoruz bişiler. Yanlış yola saptık iki kere ama sonun da bulduk. Oh bee allam girebildiğimize o kadar çok sevindim ki anlatamam. Girince benim gözler büyüdü. Keşke her müze böyle olsa... Keşke her yıl böyle etkinlikler düzenlense... Keşke Keşke Keşke diye bir sürü şey sıraladım. Benim gibi animeciler için bir sürü avantajlar var. Mangalar vardı bir sürü.. Cosplay yapan arkadaşlarla bir sürü resim çekildik. Sonra orada bir bayan gördüm. Bana acayip tanıdık geldi. "Nilüfer sensee katara mısınız." dedim. "Evet o benim" dedi. "Bende Akain" dedim. Orada onla tanıştık. Nilüfer senseeyi de canlı kanlı görmüş oldum. Böyle gerçek bir şekilde tanışmak farklı oluyor. Netten tanışmakla aynı şey değil. Çok sevindim. Aslında neden sevindiğimi de bilmiyorum. XD Bol bol Naruto Bleach resmi çekildik. Cosplay yapan arkadaşlara öyle özendim öyle özendim ki anlatamam. Bende yapıcam kafaya koydum. Zaten yapıyodum da böyle topluma hiç girmemiştim. Kendi kafamdan yapıyodum bişiler...
Oradan çıktığımız da herkes kurt gibi açıkmıştı. Benim de kafam da bir yer vardı. Herkesi oraya götürecektim. Fakat bir arkadaş var. Allam beni öldürdü öldürdü. Bir sürü yemek yeri var. Burger, Mc, Döner, Yemek Salonu, Simit Saray gibi... Çocukta "Lahmacun" dedi. Lahmacun yeri de bilmiyorum ben. "Sorarız." dedi Sormadan ilerliyor. Ben diyorum "Biliyomusun?" "Yok bilmiyorum." "O zaman gelin benle tavuk döner yiyelim." dedim. Oda üff dönermi bilmem ne dedi. Sanki götürdüğüm yerde tek döner var. Azcık uy bana yaa... Neyse bu yolda açık bir yer olsun falan dedi. Tamam dedim. O yere götürdüm. Benim her zaman gittiğim bir yer. Komedi olduğu için seviyorum. "İşte burası mı açık yer." dedi. "Evet." dedim. Daha ne istiyodun yanlar kapalı üstü açık bir yer mi falan... Tabi bunu içimden diyorum. Sonra aldık yemekleri adam bir kaç bişiler söyledi. "Adamlara bak hizmete bak." Ben tabi takmıyorum yiyorum. Neyse bu diyor "Oyun yerine gidelim." "Ben bilmiyorum öyle bir yer. "dedim. "Ne biçim yönetici hiç bir yeri bilmiyorsun." dedi. Bende eğer her şeyi kendi kafama göre yapsaydım daha mı iyi olurdu dicektim gene demedim. Kendimi tutuyorum. "Pet shop var oraya gidelim." dedim. Oraya gittik ben sevdim hayvanları. O diyor "Ben böyle kafesin içinde olan hayvanları sevmiyorum." dedi. Oradan da çıktık. Bu su aldı büfeden suyu oturarak içermiş. "Oturacak bir yer yok mu?" dedi. Yere otur öyle iç dicektim az daha... İlkere diyorum. "İnşallah eve kazasız belasız varabiliriz." Oda "İnşallah." diyor. Gizemin de benim de İlkerin de voltajı attı. Gizem bir fikir öne attı tatlıcıya gidelim diye... "Aaa benim bildiğim güzel bir yer var." dedim. Simit sarayın da miyu ile tatlı yemiştik ben çok begenmiştim oraya götürdüm. Bu da "Ben çok dokum tatlı yiyemem." dedi. Tam agzımı açıyodum ki artık sövecektim. Gizem atladı. "O zaman sen yeme suyunu içersin oturarak." dedi. Helal olsun bee yürü be kızım dicektim. Oraya gittik. Alt kat dolu diye üste çıktık.
Sonun da onları iskeleye getirdim. Ama hayatım da en çok yorulduğum buluşmalardan biriydi. Birde bilmediği bir animenin karakterini anlat veya animeyi kısaca özetle demesi yok mu. Sen 400 bölümlük bir animeyi nasıl özetleyebilirsin ki 2 dakika da az daha köprüden atlıcaktım. Meğer çoğu insan bu yüzden köprüye çıkıyomuş. Ben de "Niye çıkıyorlar." diyordum. XDXD yaa işte hayatta ne oldum demicen sabırlı olman gerekiyor her an karşınıza böyle kişiler çıkabilir. ^^
5 Ekim 2010 Salı
Taaaa önceden beri beklediğim mektup geldi. Uzun aradan sonra gelen ilk metubum bu... Artık kimse mektuplaşmadığından sözde modernleşmekmiş peh =-= Böyle modernleşme hiç olmasın. Bir keren mektubum yeri çok ayrı bişi hem emek veriyorsun hem de ne cevap yazmış diye merak ediyorsun. Mektup yazan kişi anlar sadece bunu. Yazmayan ise ne gereksiz şey telefon var PC var ne alaka yazmak derler. Dogru olabilir ama mektubun benim gönlümde yeri her zaman ap ayrıdır. Çünkü bana değer veripte yazdığını düşünürüm o kişinin zamanını ayırması gerek ve öyle basit bir mesaj gibi 2 veya 5 dk sürmez mektup yazmak yarım saatini belkide bir saatini alır. Bu yüzden mektup değerlidir. Yazman gerekir uğraşman gerekir onu postalaman gerekir, gerekir de gerekir ama en güzel yani ise merakla beklemek. O zaman ne diyelim yazmak bedava, uğraşmak bedava, mektubu aldığında ki o his paha biçilemez. ^^
9 Eylül 2010 Perşembe
Etiketler: günlük, Şeker Bayramı
8 Eylül 2010 Çarşamba
Aslında dün den bahsedecektim biraz... Çünkü dün iftarı kızlarla geçirmiştim.Gül, Gül'ün kardeşi, Gamze ve Gamze'nin ünili bir arkadaşı ve ben sonunda Taksim de buluştuk. Buluşana kadar canımız çıkmıştı orası ayrı mesele de... Gül'ü bulmak labirentin içinde iğneyi aramak gibi bişiydi. Bir türlü bulamamıştık. Bulduğumuz da ise çok şükür dedim. XD
Hele şükür yani zaten oruçluyum. Neyse zaman geldikçe biz de Mc gittik. Hani iftar menüsü falan varmış. Valla biz kazıklandık. Başka Türk vatandaşı kazıklanmasın gitmeyin oraya yaw. Burger'a gidin. Resim de hayvan gibi dürüm gördük. Bir gittik aldık minnacık bişi... Mini menü sandım, hani çocuk menüsü var ya onlardan falan... Her şey mini boy böyle... "Biz bunla doyacak mıyız?" dedim. XD Hani elimde kayboluyor dürüm. Tutulacak kadar doluda değil. En azından hamburger de ekmekte vardı. Bunda oda yok. XD "Doyarız." dedi kızlarla yemeye başladık. 2 saniye sonra bitti. Zaten içer de son ses müzik ezanı duyduk duymadık. Bilmiyoz da saate göre yedik. İnşallah kabul olur. Ne diyim.
Oradan çıkıp gezdik. Maraş dondurmacısı muhabbeti gene vardı. Adamlar hakkında her şeyi diyoruz. Adam bir sallıyor dondurmayı uzuyo uzuyo onu bide yicem. Lan yönünü şaşıran bir sinek içine girdi. Oda benim dondurmama geldi napcam o zaman XD En tiksindiyim şeylerden biridir. Zaten nedense hep böyle şeylerde hep beni bulur. Neyse gel gelelim bende Burger'dan dondurma aldım. Bizimkilerde öyle. Takılıyoz öyle yiyoz geziyoz. Bunlar otobüse bindi. Gamze'de gezmeye devam etti. Bende otobüs bekliyorum. Gelmedi gitti. Saat 10'a geldi. Ben otobüs bekliyorum. XD Tövbe tövbe sayacaktım şoföre artık. Yarım saat otobüs bekledim resmen. XD bindim. İndiğim de zaten hayalet yol gibiydi. Kimse yok. Hızlı hızlı eve gittim. Bir baktım bizim aney kapıda camiden çıkmış büyük ihtimal anne diyorum bakmıyor. "Anneeee" diye bağırdım yok ."Anneee arkana bak." dedim. "Aaaaaa burdamısın" dedi. "Evet" dedim. "Çok geç kalmışın." dedi. "Napim otobüs gelmedi." dedim. Çıktım yukarı attım kendimi yatağa yorgunluğu çıkartırcasına...
Ertesi gün Liz bir olaya kızmıştı. Aslında onun deyimiyle kızgın değildi. Sadece sitedeki hiç bir MOD çalışmadığından bunları kabul edemiyordu.( Kısacası kızgındı yani =) ) Ben de "Boş ver zamanla düzelirler." dedim. Polyana mod takılıyorum ben şu sıralar anlamadım gitti. O sırada Liz sitede yenilik yaptığını bunu Tigris'e söylediğini ama onun ne yaptın diye ona karşılık verdiğini anlatınca o an galiba her halde çocuk Liz'in yanında olsa ertesi güne cenazesini kaldırırdık. =) İçimden kafamı PC'ye vurmak geldi. deyince aha dedim. Liz çıldırdı. XD Kıza ne kadar sakinsin ne kadar sakinsin sen keşke senin gibi olsam diyodum. Nasıl bir şey yaptıysam. Kız benim gibi komalık oldu. XD Bende böyle çıldırıyorum arada... XD Neyse dedim "Liz boşver bunları. İnsanlar sadece görmek istediklerini görür. Gerçekten görmeyi denemezler." dedim. Ondan sonra bu söz benim sözüm oldu. Bir anda çıktı ağzımdan oda bunu kabul etti. Daha önceki olaylarımızdan da bahsettim.
Akşam üstü Emre diye bir öğretmen var aslında yeni öğretmen oldu. =) Neyse onla konuşuyoruz. Bana birinden bahsetti. Sevdiği arkadaşlardan birine hakaret etmiş o arkadaş. Oda gruptan silmiş. Bir link attı. Bana da "Buna Eline sağlık diye yorum yazsana..." dedi. Bende "O zaman şöyle yazarım." dedim. "Eğer hakaret etmişse, Eline sağlık güzel yapmışın yazarım." dedim. "Çünkü hiç kimsenin günahını taşıyamam, bana böyle bir şey yazmadı sonuçta ve ben kötü bir şey yazdığını kendi gözlerimle görmedim." dedim. "Off öyle yapmışsa ayıp etmiş yaz bari" dedi. Bende böyle şeylere fıtık olurum. Yani şuna sinir olurum. Hani görmediğim bilmediğim bir olaya sanki o kişiyi çok iyi tanıyormuşum gibi tanıklık etmek veya onun dediği her şeyi yapmak. Bu benim tedirgin olduğum bişeydir. Sonuçta bu kişiyi de 1 aydır tanıyorum. Tabi buna tanımak denirse... O dediği kişiyi ise hiç tanımıyorum. Gene yorum yazdım fakat arada bana "O zaman yorum yazma..." demesine de biraz garipsedim. Eskiden Çağlar bunu çok yapardı. "O zaman yapma boşver." Saki hani yapmazsan yapma senden istemek zaten kabahatti. gibi bişi bu bana göre... Buda benim moralimi çok bozuyor. İnsanı mecbur bıraktırıyor. Kendi düşüncemizin hiç bir önemi yokmuş gibi. Hiçbir şeymiş gibi silip atılıyor resmen...
Sonrasında bana "İyi ki adresimi değiştirmişim. dedi. "Ne kadar çok tanımadığım insan mı var diyorsun." dedim. "Evet" dedi. Bende bunu çogu zaman dediğimi söyledim. "Ama silmiyorum bir umut belki düzelir diye salakça degil mi?" dedim. "Evet" dedi. Bu biraz direk yüze yapıştırma gibi bir cevaptı. Ne diyebilirim ki... Sadece şunu söyleyebilirim galiba... Bir insandan gerçekleri duymak kadar kötü bişi yoktur biliyor musun?! İnsanın kalbini gerçekten acıtıyormuş. Keşke hiçbir şeyi umursamasam diyorum kendi kendime... Hiçbir şeyi...
Etiketler: günlük
3 Eylül 2010 Cuma
Hemen çocuğa en sevdiğim karakterin adını koyup devam edim. ^-^ İşte Naru ona hep böyle davrandığından doğal olarak ona böyle davranan kişilerin yanında durmuyordu. Haklı olarak bana da böyle bişi yapsalar ben de onların yanında durmak istemezdim.Bizle takıldığından da yanlış anlaşılmalar oluyordu. Özellikle ben PC oyunları manyağı, şifre kırma meraklısı ayrıca anime ~ manga fanı olduğumdan Naru'da bunları sevdiğinden birlikte çok takılırdık. ^-^ Gel gelelim onla anılarımıza aslında biraz tuhaf karşılamalarını da şuan normal buluyorum desem doğrudur.
Bilgisayar programlama okuduğumuzdan sırf PC başındaydık. Nerdeyse her ders PC gibi bişiydi. Bizim kızlar artık eve gidince PC 'ye oturmak istemediğini söylerlerdi. Ama bende ne tür bir hastalık varsa, ben çok seviyordum. Hala da öyledir. Babam artık "PC başında ölcen kalk." der. İyi bir şey değil. Ama nasıl beceriyorsam. İnternetsiz televizyonsuz ortamda 1 ay kalmayı da başarabiliyorum. XD (Tatillere gittiğimizde...) Neyse gel gelelim konumuza, gene PC dersindeyiz. Naru'da müzik getirmiş. Bana dedi ki "Gel dinleyelim." Bende "Tamam." dedim. Ama bizde de bir kulaklık var onla da Rose dinliyor. Ben de bir şekilde dinleyebiliriz her halde diye düşündüm. Sonra müziği açtı. Kendi kulaklığını bana verdi. Kulağıma taktım. Dinliyorum. Fakat daha rahat duymam için Naru'da kulaklığı tutuyor. İçimden fesatlık geçiyor şimdi. "Yaw biri görse şu durumu tam yanlış anlaşılacak poszisyon. Hay Allah nasıl söylesem." Şarkı çalıyor ama yani benim kafamda bu sorun var. Neyse ben de çıkardım "Çok güzelmiş." falan filan geveleyip "Rose'da dinlesin." dedim. Kulaklığı ona uzattım. Kız bir tur dinleyemeden kızdan aldı. Benim kulağıma geçirdi gene. Bende bakınıyorum. Hoca da geliyor. Aha harbiden sıçtık. Tam o sırada kulaklığı çıkarcam buda tutuyor, elini tutuyom çeksin diye. Yok resmen eli kulaklığa yapışmış. Zorla dinlettiriyor.sanki... XD Haydaaa "Bir dk." diyorum. Oda "Dinle dinle" diyor. Birazdan ebemizin ninnisini dinlicez zaten... Bir yandan da içimden "Naru şu kulaklığı çıkartim kafanı kırcam." diye sayıyorum. Hocada bize bakıyor. Ağzını eline atmış. Tabi hangi hoca bunu görse aynı şeyi sorardı. [ Kulaklık kulağımda Naru'nun eli üstünde benim elim onun üstünde hocaya ikimizde mal mal bakıyoz.] "Ne yapıyorsunuz siz?" hemen elimi çektim. "Valla bişi yapmıyorduk hocam." dedim. O an sanki kötü bişi yapıyormuşuz da yakalanmışım gibi hissettim desem yeridir. XD Tabi durumu hemen toparlamaya çalıştık. Ama Naru'da tık yok hoca gittikten 2 k sonra şu şarkıda güzel dinle diye kulaklığı gene taktı.
30 Ağustos 2010 Pazartesi
-_- Bana "Senden sonra kalkıcam." dedi. Hasta da "Hiç kimse görevini yapmıyor sadece kaçıyosunuz." dedi. Kadın da bi patladı tam patladı. "Tuvalete bile gidemicez mi havasız yerde sabahtan beri duruyorum." dedi "Ne yaptıgımı nerden bilcen." dedi. "Ben sakin olun diyorum." kadın bana da "Nasıl sakin olim." dedi soktu iğneyi kan akmıyo o kadar sıkmış ki kolumu kan gelmedi yaw... Sonra açtı da geldi. Manyak karı... Fakat çıktım ordan kolumu açamıyorum. Büktüğüm gibi kaldı resmen. Hastanede uğraştım ovaladım falan biraz açılabildi. Yicek aldım bir banka oturup yemeye başladım. Bir yandan da kuşlara atıyordum. Derken yanıma bir kadın oturdu. Merhabalaştık ve başladık konuşmaya emekliymiş. Coğrafya öğretmeniymiş. Amerikada bi tane çocuğu varmış. Oradan birisiyle evlenmiş ve orda kalmış. Anlatıyor öyle... Derken bana geçtik bende söyledim. Şurada okuyorum. Buraya gelmiştim. Derken "Bana ne okumak isterdin." dedi.Ben farklı bir dal okumak istediğimi söylemiştim. "Arkeoloji." dedim. "Mısırlılar çok dikkatimi çekiyoR özellikle onca piramid ve mumyalamalar bu zamana kadar gelmesi ve hiç bozulmaması beni çok etkiliyor." dedim. "Her an yeni bir şey oluşuyor ve bu da beni daha çok meraklandırıyor." dedim. Oda "Bende Mısırlılar konusunda çok ilgilenirim." dedi. Firavunun gözü kitabı bide bir kitap daha söyledi "Onları okudun mu?" dedi. Bende "Firavunun Gözünü okumuştum." dedim. "Orada mumyalama evrelerinden biraz bahsediyordu." dedim . "Evet." dedi "O kadar yapıt gerçekten ilginç ve göz alıcı..." dedi. Bende 2012 olayınında bahsettim. Filminden falan çünkü filmini izlemeden bir araştırma yapmıştım. Artık kafayı yemeye başlamıştım. Hep araştırıyorum. Hani bir yerde aha buldum saçma bişi var desem fakat öyle diyecek bir yer yok. Artık rüyalarıma giriyordu. 2 rüya üst üste görmüştüm.
Birinde; Param parça bir dünya ve kaçıyorum. Ama nereye kaçıcağımı bilmeyerek çünkü her yer parçalanıyor. Her yer sular altında kalıyor evler... Biz de suyun içinde kalıyoruz ama yüzerek çıkıyoruz karaya 2 dakika geçmeden orada suyla doluyor. Bu sefer dağa tırmanmaya başlıyoruz. Sular hala yükseliyor. İnsanlar kaçmak için birbirini eziyorlar. Sadece izliyoruz. Git gide su yükseldikçe insanlar da kayboluyor. Ölüyorlar. Bir kulübeden çadır falan alıyoruz. Üstümüz sırıl sıklam o sırada kar yağmaya başlıyor. Yaz ayında karın ne işi varsa... Çabuçak çıkmalıyız daha kötü olcak diyorum. Bundan daha kötü soğuk olucak üşümeye başlıyorum.Giysi falan da alıp yukarı doğru çıkıyoruz hızla... Neden kötü olcak dediğimi bilmiyorum. Ama gökyüzüne baktığımda bunu anlamamak zor değil. Herkes birbirine yanaşıyor. Hızla kurtulmak için yukarı çıkıyoruz. Buz gibi soğuk rüzgara karşı....
İkincisinde ise; Bir ambulanstayız aniden deprem oluyor ve yer ortadan ikiye ayrılıyor. Kocaman çatlaklar açılıyor. İnsanlar bağırışıyor ve koşmaya başlıyorlar. Birbirlerini eziyorlar. Çoluk çocuk kimse bakmıyor önemli olan ordan kaçmak. Diyorum "İşte başladı. Başladı. " Arabaların kornoları ötüyor. Bir kaç araba o çatlağın içine düşüyor. O çatlaklardan biride hızla ambulansa doğru geliyor. Bütün gücümle zıplıyorum ambulanstan hareket halinde olmasına karşın bişi olmuyor bana. Sadece biraz yuvarlandıktan sonra kalkıyorum. Ambulansa bakıyorum. Bir direğe çarpmış. Yer öyle sallanıyor ki. Ayakta güçlükle durabiliyorum.Ben de diğer insanlar gibi koşmaya çalışıyorum. Fakat nereye koşturursam koşturiyim önüm yıkılıyor.
Etiketler: 2012, Altın Çağı, bilim, günlük, korku, Mısır, Piramidler, rüya
23 Ağustos 2010 Pazartesi
Kendini öldürme çabasıdır. Şu anda benim yaptığım gibi... XD Bir insan çıkar ortaya ve "Vücudum için spor yapıcam." der. Oysa 45 kilo ve 1.53 boyunda olan bu kişinin neden "Vücudum için spor yapıcam." dediğini bir allahın kulu anlamaz. XD Fakat herkes "Ne güzel vücudunu geliştir yap yavrum." der. Aralarından biri yahu niye spor yapıyorsun demez. Çünkü sağlıklı sonuçta, ölürsen de "Eceli burdaymış, sporda sorun yok" derler. Neden "Doktor söyledi. Spor sağlıklıymış." derler. Yani kısacası doktor şu köprünün ucundan atla sağlıklıymış dese bizim millet hemen inanıp yapabilir gibime geliyor. Bir ara annemin feci saplantı yapıp, bize ottan başka bişi yedirmemesi gibi. Bir ara "Mööööööö" dicektim artık. XD Dışardan misafir gelince ellerine sarılıyordum. Ama atlattık çok şükür. Annem tam anlamıyla atlatmış değilde bizde alıştık yavaş yavaş... En azından et yemeklerini ve kendi yemeklerini ayır diyoruz. Oda öyle yapıyor.
Bacak kasları için 30 + 30
Kol için 30 + 20 + 30
En son artık yatırdı minderler vardı. Uzandım boydan boya "Çek dizini..." diyor anlamıyorum. Çektim "Yok öyle değil." dedi. TutTu bacağımdan bir çekti kendine hop hemen kaydım. XD Bacak indir kaldır. 20 + 20 mekik çekme 30 yüz üstü dön 30 defa da öyle çek... En son dönme yeri var. 40 sağa 40 sola döndüm. "BİTTİ." dedi. Bende cin gibiyim hala. Bide oruç tutuyom hee. XD Bizim kızlar bisiklette nefes nefese kalmışlar. Diyom "İyi misiniz?" Nefes nefese konuşuyo "Aka hiç iyi değilim ölüyom ben." Gülümsedim "Az kalmış yaa..." 12 dk biride 13 dk da bizimkiler "Bırakıyom ben yaa." dediler. Hoca geldi "Kızlar iyi misiniz?" "Hocam çok zor geldi." hoca sordu hemen "İlk spor yapışınız mı?" ikisi birden "EVET." dedi. Bana sormuştu bende "Yoo daha önce yapıyodum." dedim.Kendi çapımda yapıyodum bişiler anneyle güreşme abiyle boğuşma o ayrı bir spor dalı XD Bizim kızlar ölü gibi. Bana diyorlar "Aka sen sanki hiç yapmamış gibisin." Eeee ben hırs yaptım durmak yok anca bayılırsam zaten hastane tam karşıda ölmem yani XD Ama eğlenceliymiş. Susadım biraz ama duş alınca geçti bu... Spor yapmak eğlenceli yaa her ne kadar ilk başlamış olsanız da ilk gece ölü gibi olursunuz sonra düzelirsiniz. XD Ama benden tavsiye oruç tutarken yapmayın. :)